Açıkçası Güney Afrika 2010, Almanya’nın oynadığı top hariç futbolseverleri tatmin etmekten uzak geçiyor. Tek forveti kim bulduysa Allah’ından bulsun. Takımlar o denli ürkek ki; tek forvete destek vermek kimsenin aklına gelmiyor. Herkeste bir Lucescu havası hakim…
Güzel futbola hasretimizi Soccer City Stadyumu’ndaki Hollanda-Danimarka maçı dindirir diye ummuştuk. Yanıldık. Danimarka’nın kımıldamaya mecali yok, bu futbolsuzlukla grupta işleri zor. Kamerun kıta, iklim, vuvuzela derken grubun ikinciliği için favoridir bu futbolla.
İki takım bugüne değin 28 kez karşılaşmalarına rağmen ilk kez Dünya Kupası sınırlarında oynadılar. Hollanda 1938’de Çekoslovakya’ya 3-0 yenildiği günden beri açılış maçlarında kaybetmiyordu; bu istatistiği devam ettirdi.
Hollanda da hücum futbolundan çok uzak bir görüntü sergiledi. Üç dört kişiyi rakip yarı sahaya gönderip, bireysel yetenekler ile sonuca gitmeye çalışmaları yadırgattı. Belki de iyi oynuyoruz da ne oluyor arkadaş, erkencecik eleniyoruz diyerek taktik değiştirmiş olabilirler. Bulduklar ilk gol, daha doğrusu Poulsen’in kendi kalesine attığı gol tamamen şans.
İkinci yarıda Elya girdi de bir iki güzel hareket görmüş olduk. Nitekim ikinci golü de yarattı, boş kaleye Kuyt vurdu. Hollanda maça kontrollü başladı kontrollü bitirdi. Eylül 2008’den beri yenilmedikleri de düşünülünce tüm hayalkırıklığına rağmen iddialı durumda olduklarını söylemek yanlış olmaz. Bert van Marwijk’ın takımına eğer sezonu mükemmel geçiren Arjen Robben eklenirse biraz daha hayalimizdeki portakal olabilirler…
Yorum bırakın