Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for Kasım 2008

Milan "Barış"

Maç başlamadan Ali Sami Yen’de “ince mesaj”lar vardı. Tribünler “Metin Oktay Buraya” ve İşte Galatasaray ruhu” diyerek nağmağlup Kıtalararası Şampiyon olan Engelsiz Basketbol Takımı’na atıfta bulunarak takıma kırgınlığını belli etti. Tepkinin birini yermek yerine farklı kişileri yücelterek olması güzel bir davranış.

Apaçık bir gerçek var ki Galatasaray kötü. Hacettepe henüz ilk yarıda eksik kalmasa, amatörce bir penaltı yapmasa Galatasaray nasıl kazanırdı bilinmez. Sahada sarı kırmızılı forma ile iyi diyebilecemiz birkaç kişi vardı. Üç golle suskun kaldığı haftaların pasını atan Milan Baros, sakatlık sonrası ilk kez onbirde çıkarak herşeyini sahaya veren Barış Özbek, son dört beş maçın iyilerinden Sabri Sarıoğlu ve bu senenin iyisi Lincoln. Bir de tanınmayacak halde olanlar var; Meira ve Arda Turan. Bu iki oyuncunun durumu her geçen maç dramatikleşmeye başladı. Skibbe’nin bu iki oyuncu için özel birşey yapması gerekiyor.

Futbolumuzda sürekli bardağın boş tarafına odaklandığımız bu blogda daha önce konuşmuştuk. Güzel harketlerin, ince düşüncelerin, taraftarı heyecana gark eden çalımların da oyun içerisnde sık olmasa da olduğunu ve bunlara birçok farklı mecrada daha fazla yer verebileceğimizi yazmıştım. Meğer yanılmışım. Meğer bu hafta Lincoln futbolun kalaslığını değil klaslığını gösterdiği için suçluymuş. 20 metre top sürdüğü için, topukla çalım attığı için durdurulmalı, saha içerisinde takip edilip icabına bakılmalıymış. Maraton’da söylediler, radyodan dinledim. Bize Lincoln lüks, Alex lüks, Yattara, Delgado, Yusuf, Ceyhun lüks. Bunu bugün birkez daha anladım. Gidin futbolun güzelliklerinden bizi mahrum bırakmayan dostlar. Gidin ve bizi ön liberolarla, sağlam ve kalıplı defanslarla, gol atamayan ama çok koşan forvetlerle başbaşa bırakın. Bizi bırakın ve kendinizi kurtarın…

Read Full Post »

Read Full Post »

Mustafa Denizli’nin derbiye olağandışı bir kadro ve yapıyla çıkacağı tahmin ediliyordu. Mustafa Denizli’nin huyudur. Üstelik herhangi bir teknik adam özel maça, özel bir diziliş ve oyuncu tercihi ile çıkabilir. Elbette olası kötü sonuçta tüm sorumluluğu alarak. Kadıköy’deki mağlubiyetin sorumlusu da Denizli’dir. “İçimizdeki İrlandalıların” korkak yakıştırmasına aldırmadan epeyce temkinli bir kadro tercih etti deneyimli hoca.

4lü ile 3lü defans arasında gidip gelen defans kurgusunu keskin biçimde 4lüye çevirerek, formsuz Delgado’yu Holosko ve / veya Bobo’ya tercih ederek maça damgasını vuran teknik adam oldu. Aragones ise, takıma çokça dokunmadan olayı akışına bıraktı. Fantaziye kaçmadan, ufak müdahalelerle oyunu idare etti. Fenerbahçe evsahibi olmasının avantajını, rakibin bir yarıdan fazla bir süre 10 kişi oynaması ile birleştirince kazanmayı hak eden taraf oldu. Cisse’nin deneyimine yakışmayacak şekilde gördüğü kart Fransız oyuncunun başına iş açacaktır. Bu kadar enayice kart görülmez, görülmemeli. İkinci yarıda her an gol olabilecek maçta, Beşiktaş hakedilmiş ofsaytlara Fenerbahçe ise Güiza’nın İspanya’da bıraktığı bitiriciliğine takıldı. Güiza enfes bir gol atmasına rağmen ikinci yarıda kaçırdığı gollerle “La Liga’da 27 gol atan adamın Çin malı taklidi” benzetmesini hak etti. Sürekli forvet alarak “Terim intiharı”na yeltenen Mustafa Denizli’yi farklı mağlubiyetten İspanyol oyuncu kurtardı neredeyse.

Fenebahçe yarışa tekrar ortak oldu. Elbette deplasmanda alacağı galibiyetlerle. Beşiktaş ise yükselmeye başlayan özgüvenine sekte vuracak bir sonuç alarak bana göre önemli bir avantaj yitirdi. Ligde şu anda tam anlamıyla al birini vur ötekine durumu yaşanıyor…

Read Full Post »

250

Alessandro Del Piero’nun İtalya ve Juventus için ne anlam ifade ettiğini söylemeye gerek yok herhalde. 34 yaşındaki golcü oyuncu bu sene yaşıyla ters orantılı bir performans ile adeta göz kamaştırıyor. Deneyimli golcü son 7 maçta alınan 6 galibiyette büyük pay sahibi. Serie B’ye düşürüldükleri sene ve ardından takımın Şampiyonlar Ligi bileti aldığı geçen sene 21’er gol atmıştı. Bu sene bu sayıyı zorlayabilir. Bu hafta Reggina karşısında da gol atarak 4-0lık galibiyette kendisine düşeni yaptı. Bu golün daha da büyük anlamı Del Piero’nun Juventus forması ile attığı 250. gol olması…

Read Full Post »

Schuster’in İpi

Schuster’in ipi Getafe deplasmanında çekildi. Real Madrid 3-1 mağlup oldu, aynı gün Barselona da Sevilla deplasmanından 3-0 ile dönünce eleştirilerin şiddeti artacaktır. Alman hoca zaten tartışılıyordu, artık tartışma biter bana göre. Uzun zaman sonra sahada yer alan Saviola gol atmasına rağmen mağlubiyete mani olamadı. Getafe’de Albin iki gol atarken, Barselona’da da Messi gecenin bir diğer duble yapan oyuncusuydu. Eto’o ve Uche de takımları adına gole imza atan diğer oyuncular oldu bu gece.

Sevilla: Palop – Mosquera, Squillaci (Renato 73), Escude, Navarro – De Mul (Capel 55), Maresca (Romaric 63), Fazio, Adriano – Fabiano, Kanoute
Barcelona: Valdes – Alves, Marquez, Pique, Puyol – Toure, Keita (Busquets 74), Xavi (Gudjohnsen 87) – Messi, Henry (Hleb 90), Eto’o
Getafe: Abbondanzieri – Contra (Cortes 58), Diaz, Mario, Licht – Granero, Polanski (Celestini 73), Casquero, Gavilan – Soldado (Uche 61), Albin
Real Madrid: Casillas – Torres (Michel Salgado), Ramos, Pepe (Bueno 75), Marcelo – Gago, Sneijder (Van Der Vaart 15), Guti, Saviola, Drenthe, Raul

Read Full Post »

Dakika 27

Selçuk Şahin, Güiza-Nobre

Read Full Post »

Karlar Düşer…

Juventus’un antrenmanı. Zenith deplasmanından sonra artık soğuk mevsimini açtı Torino ekibi. Dün akşam İstanbul’da ısı beş dereceydi. Bizim futbolumuz için de yavaştan “hava ve zemin futbol oynamaya müsait” dönemi kapanıyor.

Read Full Post »

Zoran Tosiç

İsmi klasik bir Sırp ismi, yani çokça rastlanabilecek türden. İlk duyduğumda hatırıma Samsumspor’un Malatya yolunda geçirdiği kaza sonrası vefat eden Zoran Tomiç’i getirdi. Alex Ferguson’un son icatlarından biri olan 1987 doğumlu oyuncu Ocak ayında Partizan’dan Manchester United kadrosuna geçecek. 12 kez giydiği milli forma Bambi lakaplıp oyuncuya Ada’da top peşinde koşma şansı yarattı, çalışma iznini almış bulunuyor. 8 milyon paundluk bir bonservisten bahsediyor. Ki bu rakam “neden bizim hiçbir oyuncumuz herhangi bir Avrupa kulübüne bu rakama gidemiyor ulen” diye rakı masasına meze bile olacak cinsten. Hakikaten neden?

Read Full Post »

Read Full Post »

Yukarıdakine benzer çeşitli tasarımlar hazırlayabilirsiniz. Tasarımına karar verdiğiniz formanızın arkasına isim ya da farklı karakterler yerleştirmeniz de mümkün. Böyle bir tasarımı çeşitli internet mecralarında kullanmak isteyen futbolsever şu siteden faydalanabilirler.

Read Full Post »

Bilet Rezaleti

Yine bir derbi öncesi bilet rezaleti. Beşiktaşlılar Kadıköy için bilet peşinde. Takımlar farklı olsa sonuç farklı mı oluyor sanki. Elbette hayır.

Hafta içerisinde mesai saatinde bilet dağıtılmasının saçmalığı yanında, elektronik olarak talep karşılayacak bir site de yok malesef. Öte yanda Biletix çalışanlarının kara borsacılarla işbirliği yaptığı iddiaları… İnsan zaten bu streslerle giriyor bu kuyruğuna.

Her maç öncesi sinir harbi, kavga dövüş. Karaborsacılarla meydan savaşı. Şu ortamda bilet alan adamın deplasmanda ruh halinin nasıl düzgün olmasını bekleyebiliriz ki. Üstelik otoyolun kenarından yürüyüp, arabaların arasından koşarak stadyuma girilen bir ortamda. Ya da daha fazla kadın tribünde yer alsın derken hiç mi bu manzaraları düşünmüyoruz? Stadyum giriş ve çıkışlarını geçtim, tuvalet yok adam gibi yahu?

Read Full Post »

Mecali Yok

Skibbe maçtan sonra çıkıp Kalli’nin taktiği ile oynadık derse yönetimin ne söyleyeceğini merak ediyorum. Böyle bir atamanın ve bunu gururuna yedirip kabul etmenin iki taraf için de kabul edilebilir bir durum olduğu yerde, saha içinden çok dışını konuşmak gerekir.Agrandizörden çıkıp, ilk kimyasala giren fotoğraf kağıdının üzerinde belirginleşmeye başlayan enstantane gibi Skibbe’nin de Galatasaray’ı iyi çalıştıramadığı ortadadır.

Metliast maçı, Galatasaray’ın Ali Sami Yen’deki ne ilk ne son yenilgisi. Bundan kötü oynadığı maçlar da olmuştur. Ancak bir şeyler yapmaya istekli olup da yapamamak ayrı bir durum. Futbolcuların mecali yok. Arzuları kalplerinden çıkıp beyne ulaşıp, istekleri beyin tarafından ayaklara yönlendirilen gencecik adamların ayakları bu komutları uygulayamıyor. Kolu kanadı kalkmıyor Galatasaraylı oyuncuların.

İlk geldiklerinde “dipçik” gibi olan Meira, Kewell ve Baros’un bile yürümeye hali yok. Arda Turan bu sene fizik gücünü artırırsa dünyanın sayılı isimlerinden biri olur diye beklerken gözle görülür biçimde geriye gidiyor. Ayakta kalmaya direnen Servet ve Sabri ise kısıtlı yeteneklerinin esiri oluyorlar. Üst üste gelen maçlar bu denli keskin bir fiziksel düşüşün tek nedeni olamaz. Belli ki sezon başından beri yapılan ya da yapıldığı söylenen çalışmalarda ciddi sorunlar var. Belki de futbolcuların Skibbe’yi böylesine sevmelerinin nedeni de budur?!

Takımda son maçlarda ayakta kalan tek ismin Lincoln olması da ilginç. Geçen senenin tam zıddı bir durum. Geçen sene herkes istekli iken, o akşam evde vereceği âlemin hayallerindeydi. Şimdi en fazla isteklilik ve oyun içerisinde devamlılık gösteren adam konumunda Brezilyalı.

Galatasaray uzun süredir beklenen, ancak kimi zaman şans kimi zaman yardımlaşma kimi zaman da rakibin beceriksizliği sayesinde kalesinde görmediği bir gol yedi. Servet’in yedirdiği golün ne fizikle ne de yetenekle ilgisi var… Bir buçuk sezondur devam ettirdiği gereksiz inadın sonucudur bu gol. Aynı anda De Santcis’in ayağının kayıp düşmesi de ortaya traji komik bir enstantane çıkarmıştır.

Diziliş olarak tamam budur dendiği günden beri sıkışık, kilitli, pozisyon fakiri bir futbol oynamaya başladı takım. 4-2-3-1 sistemi artık dile geldi, bağırıyor. Bu sistemle ilerideki “1”e yazık edersin. Kimi koysan; Baros, Nonda ya da Karan verimsiz oynamaya mahkumdur. Buna rağmen Baros çıkıp yerine, dikkat buyurun yanına değil Karan giriyor. Ondan sonra al birine vur ötekine durumu…

Metalist adeta derbi canavarı oldu ülkemizde. Beşiktaş’ı bozguna uğratıp Ertuğrul Sağlam’ın ipini çektiler, sonra da Galatasaray’ın İstanbul’da yendiler. Şu takım iddia edilenin aksine kalitesiz bir köy takımı değil. Ligimizde bu devamlılık ve ne istediğini bilen futbolları ile üst sıralarda yer alırlar…

Son olarak bu maç Skibbe’nin kredisinin tükendiği maçtır. Ancak sadece seçilen de suç yoktur. Üstelik bu kadar yanlış antrenör tercihleri ile kariyer basamaklarının altını dolduran bir Adnan Sezgin varken. Seçicide de en az teknik adam suç vardır. Yeni gelecek hoca seçimi Adnan Sezgin’e bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.

Read Full Post »

Artık klasikleşemeye başlayan bir Peter Crouch enstantanesi. Ancak bir insana röveşata bu kadar mı yakışmaz.
Biri yer, biri bakar kıyamet bundan kopar.

Kim demiş futbol savaştır diye!

Rocha takımında hem kaleci hem oyuncu yok, hem oyuncu hem malzemeci var!

Read Full Post »

Read Full Post »

Galatasaray’ın evinde Metlist’e yenilmesi kadar Olimpiacos’un da Benfica’yı 5lemesi gecenin sürprizlerinden biri bana göre. Gerçi maç biraz garip başlamış. 24. dakikada durum 3-0’a gelmiş bile. Manchester City ve Tottenham deplasmanda galip dönen İngiliz takımları oldular. City Schalke’yi 2-0 ile Londra’nın beyazları da Nec’i 1-0 ile geçti.

Gecenin kalp krizi geçirten maçı Portsmouth ile Milan arasında oynandı. 64 ve 73’de 2-0’ı bulan İngilizler, 84 Ronaldinho’nun golüyle huylanmaya başladılar. 90+2 Inzaghi ile de şoka girdiler. PSG’de istenileni veremeyen Kezman gol atmasına rağmen takımının Racing önünde 3 puana ulaşmasını sağlamamış. Üstelik Fransızlar da 2-0’dan puan vermişler. CSKA Moskova kayıpsız devam ediyor. Euro2008’in yıldız sol beki Zhirkov’un da Lech ağlarını yokladığı maçta 2-1 galipler. Ajax Hamburg’u Almanya’da yenmeyi başarmış. Brezilyalı sol açık Leanordo’nun golü Babel’den sonra benzer bir oyuncuyu muştuluyor Avrupa piyasasına.

Read Full Post »

80’lerin Milan’ı

80’lerin birçok unsuru bugün kült olmuş durumda. Başlı başına bir konu 80’ler. Müziği, modası, yaşam biçimi, ekonomisi bile geçen yüzyılın en önemli dönemlerinden birine işaret eder. Bizim mecramız futbol olduğuna göre, 80’lerin yâd edildiği yerde Milan’dan bahsetmemek olmaz. Uzay takımı denilen, oynadığı futbolla sadece İtalya ya da Avrupa’da değil tüm dünyada efsane olan bir ekipti o. Ard arda kazandıkları Serie A şampiyonlukları, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası zaferleri ve kırdıkları yenilmemezlik rekoru ile efsane bir kadroydu Milan. O kadar ki, 7’den 77’ye programı ile dünyayı dolaşan Barış Manço, Milan antrenman tesislerine girip, takımdaki yıldız oyuncularla sohbet edince ülkemizde epeyce heyecan yaratmıştı.

Avrupa Şampiyonu olan Hollanda çıkışlı Rijkaard, Gullit ve Van Basten ile tadından yenmez bir futbol sergiliyorlardı. Başlarında Arrigo Sacchi ile. O kadroda futboluna doyulmayan belki de en önemli isim Van Basten’dı. İnce bilekleri ile İtalyan kasaplarına kurban olup genç yaşta futbolu bırakmak zorunda kaldı Hollandalı. Halen aktif futbol yaşantısı sürdüren, babasından sonra bir Milan efsanesi olmayı başarmış isimse Maldini. Herhalde formasını altyapıda oynayan oğluna teslim ederek yeşil sahaları bırakacak.

O kadrodan birçoklarına ara ara futbol sayfalarında rastlıyoruz. Eski bir mahalle arkadaşına rastlamış gibi, yılların getirdiği soğukluğu hemen üzerinden atıyor insan. Bazılarından ise hiç ses seda yok. Milan ve futbol sonrası bu ekibin ne yaptığına beraber bakalım.

Ruud Gullit: Milan sonrası Sampdoria ve Chelsea’de forma giydi. Chelsea, Newcastle, Feyenoord ve LA Galaxy’yi çalıştırdı. Futbolculuğu ile teknik adamlığı arasında dağlar kadar kalite farkı var. Hem futbolculuğunda hem teknik adamlığında ismi sürekli ülkemizdeki takımlarla anıldı. Yakın bir zamanda Milan scout olarak göreve başladı.

Franck Rijkaard: Ajax forması altında futbolu bıraktı. Hollanda milli takımını çalıştırarak teknik adamlık kariyerine en üstten başlamış oldu. Sparta Rotterdham’ı küme düşürmesine rağmen Barselona’nın başına geçti. Cruyff sağolsun. Barselona’da Avrupa Şampiyonluğu yaşadı, başarısını devam ettiremedi. Şimdi Milan’dan haber bekliyor.

Van Basten: Otuzuna gelmeden futbolu bırakmak zorunda kaldı. O bıraktığında Serie A kasaplarının yüzünde tebessüm oluştu. AFC Ajax’ta çalıştıktan sonraki durağı Hollanda milli takımı oldu. Euro2008’de takımın başındaydı. Portakallar için her zamanki sonuç ortaya çıktı; güzel futbol, final görememe. Şu anda Ajax’ın başında.

Franco Baresi: Rossoneri’nin efsane 6 numarası. Libero kavramının, defanstan oyun kurmanın kitabını yazdı. Milan altyapısında 20 ve 19 yaş altı takımlarını çalıştırdı.

Evani: Milan’dan sonra Sampdoria, Reggiani ve Carrarese’de forma giydi. Teknik adam olarak doğru düzgün çalışmadı. Milan altyapısında 16 yaş grubunda görev yapıyor.

Allesandro Costacurta: 80’lerdeki efsane kadroda olup, 41 yaşına kadar, yani geçen sezon sonuna kadar futbol oynayan ve bunu Milan’da yapan emektar savunma oyuncusu. Serie B takımlarından Montava’yı çalıştırıyor. Şu ana kadar takımının başında çıktığı 4 maçın 3ünde galip gelerek saha içerisinde olduğu kadar, kulübede de başarılı olacağının sinyallerini verdi.

Danilie Massaro: Futbolu bıraktıktan sonra Milan bünyesinde görev almaya devam eden golcü oyuncu, kariyer yolculuğu ile diğer takım arkadaşlarından ayrılıyor. Milan’ın halkla ilişkiler bölümünde çalışıyor. 1994 Dünya Kupası Finali’nde kaçırdığı penaltı onu futboldan soğutmuş olabilir mi?

Roberto Donadoni: Takımın orta sahasındaki dinamosu. Döneminin Pirlo’su diyebiliriz hatta. Milan’ın ardından Al-İttihad takımında geçirdiği bir sezon sonrası futbolu bıraktı. Lecce, Livorno, Geneo, Livorna’da hocalık yaptıktan sonra, bana göre güçlü lobisi sayesinde İtalyan milli takımının başına geçti. Lippi’den aldığı görevi Euro 2008 sonrası yine Lippi’ye bıraktı.

Giovanni Galli: Efsane kaleci. Yerini Rossi’ye bıraktıktan sonra Napoli, Torino, Parma derken Lucchese takımlarında oynadı. Halen Hellas Verona takımının sportif direktörlüğünü yapıyor.

Mauro Tassotti: Kasap gibi beklerden biriydi. Serie A’nın sertliğinin dozajının artmasında payı olan adamlardan biridir. Savunmanın sağı ya da ortası fark etmez, yeter ki durduracak bir rakip olsun. Futbolu Milan’da bıraktı, halen Carlo Ancellotti’nin teknik ekibinde görev yapıyor.

Colombo Angelo: Milan sonrası Bari ve Marconi’de forma giydi. Görenlerin ya da bulunduğu yeri bilenlerin haber vermesi önemle rica olunur!

Carlo Ancelotti: 2001 Kasım’ında Fatih Terim’in Milan macerası sona erdiğinden beri o koltukta. Daha önce Parma, Reggiana ve Juventus’u çalıştırdı. Milan ile; iki kez Şampiyonlar Ligi’ni, iki kez Süper Kupa’yı, bir kez FIFA Dünya Kulüpler Kupası’nı kazandı.

Read Full Post »

Copa Sudamericana’da final çift ayaklı oynanıyor. Brezilya temsilcisi Internacional, deplasmanda Arjantinli rakibi Estudiantes 1-0 yenerek kupanın bir ucunu yakaladı. Üstelik kırmızı kart gören Pablo Guinazu’suz 65 dakika oynamalarına rağmen. Alex’in penaltı golü ile Porte Alegre’deki maça büyük bir avantaj sağladılar. Internacional kadrosunun da maşallahı var; Arjantinli oyuncusu Andres D’Alessandro ve eski Lyon’lu Nilmar kadroda. Estudiantes’in deneyimli oyuncusu Veron, bir ara kazanacağımızı düşündük ancak iyi kapandılar diyerek rakibin hakkını teslim etmiş. Mayıs 2007’den beri evlerinde oynadıkları 43 maç sonrası yenilgi ile tanışmalarını konusunda rakibin hakkını teslim eden bir açıklama. İkinci maçta Brezilyalılar bırakmaz bu işi gibi geliyor…

Read Full Post »

Yüksük şeklinde kramponlar…

Read Full Post »

Vicente Calderon

Read Full Post »

Karı Kız Mevzuu

Arjantin ile ülkemiz birçok açıdan benzeşiyor. Gelir adaletsizliği, futbol, ekonomik krizler, askeri darbeler, mate yerine çay alışkanlığı derken en azından bana öyle de geliyor olabilir. Ancak anlaşılan o ki, olayları farklı zemine çekip üzerine örtmek Güney Amerika’da da tercih edilen bir yol. Geçen hafta Colon ve Godoy Cruz arasında oynanan maçtan sonra bir Colon taraftarı öldürüldü. Nette çok detayına rastalmadığım bu olayı Arjantin’de bu işlere meraklı ve sitesi olan bir arkadaşa sordum. Olay kişiselmiş gibi gösteriliyor dedi. Sözde olaya karışan taraftarın kız arkadaşının babası ile sorunları varmış. Ortada bir karı kız mevzuu varmış gibi göstererek zemin kaydırması olduğunu söyledi. Olan 19 yaşında bir taraftara oldu. Merak eden olduysa diye buraya not düşeyim istedim.

Read Full Post »

Older Posts »